|
Category |
English |
Turkish |
|
Phrasals |
|
1 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(belli bir hızda) sürmek |
|
I always drive at a moderate speed.
Hep makul bir hızda sürerim.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
drive someone to do something v.
|
birisini bir şey yapmaya itmek |
|
3 |
General |
drive someone to do something v.
|
birisini bir şeye yapmaya zorlamak |
|
4 |
General |
drive something to extinction v.
|
neslini kurutmak |
|
5 |
General |
drive something to extinction v.
|
neslini tüketmek |
|
6 |
General |
drive something to extinction v.
|
soyunu tüketmek |
|
7 |
General |
drive something to extinction v.
|
soyunu kurutmak |
|
Phrasals |
|
8 |
Phrasals |
drive in (to something) v.
|
(arabayla) içeri girmek |
|
9 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
(birini bir şeyi/kaynağı) kullanmaya itmek |
|
10 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
(birini bir şeyi/kaynağı) kullanmak zorunda bırakmak |
|
11 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak |
|
12 |
Phrasals |
drive someone back on something v.
|
birini bir kaynağı/birikimi kullanmak zorunda bırakmak/kullanmaya itmek |
|
13 |
Phrasals |
drive someone back on something v.
|
cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak |
|
14 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birini bir yerde arabayla gezdirmek |
|
15 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birine arabayla bir yeri gezdirmek |
|
16 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birine araçla etrafı gezdirmek |
|
17 |
Phrasals |
drive someone around something v.
|
birini araçla bir yerde dolaştırmak |
|
18 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
bir şeyi bir şeyin etrafından sürmek |
|
19 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
bir araçla bir yeri gezmek |
|
20 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
bir araçla etrafı gezmek |
|
|
21 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
arabayı/aracı bir yerin etrafında dolandırmak |
|
22 |
Phrasals |
drive something around something v.
|
arabayla/araçla bir şeyin etrafında dolanmak/dolaşmak |
|
23 |
Phrasals |
drive at something v.
|
bir şey demek istemek |
|
24 |
Phrasals |
drive at something v.
|
bir şey kastetmek |
|
25 |
Phrasals |
drive at something v.
|
bir şey demeye getirmek |
|
26 |
Phrasals |
drive at (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) üstüne sürmek |
|
27 |
Phrasals |
drive at (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) doğru sürmek |
|
28 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(günün belli bir saatinde) sürmek |
|
29 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(bir şey) demek istemek |
|
30 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(bir şey) kastetmek |
|
31 |
Phrasals |
drive at (something) v.
|
(bir şey) demeye getirmek |
|
32 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi göndermek |
|
33 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi geri püskürtmek |
|
34 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi kovmak |
|
35 |
Phrasals |
drive someone or something back v.
|
birini/bir şeyi defetmek |
|
36 |
Phrasals |
drive something down v.
|
aracı bir yere sürmek |
|
37 |
Phrasals |
drive something down v.
|
aracı bir yere götürmek |
|
38 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye çarpmak |
|
39 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye toslamak |
|
40 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye bindirmek |
|
|
41 |
Phrasals |
drive something into someone or something v.
|
(araçla) birilerinin/bir şeylerin arasına girmek/dalmak |
|
42 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir şeyi bir şeye sokmak |
|
43 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir aracı bir şeye/yere sokmak |
|
44 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir aracı içeri sokmak |
|
45 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir şeyi bir şeye çakmak |
|
46 |
Phrasals |
drive something into something v.
|
bir şeyi güç kullanarak bir şeye sokmak |
|
47 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir şeyi bir şeye sokmak |
|
48 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir aracı bir şeye/yere sokmak |
|
49 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir aracı içeri sokmak |
|
50 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir şeyi bir şeye çakmak |
|
51 |
Phrasals |
drive something in v.
|
bir şeyi güç kullanarak bir şeye sokmak |
|
52 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye çarpmak |
|
53 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye toslamak |
|
54 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye bindirmek |
|
55 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birilerinin/bir şeylerin arasına girmek/dalmak |
|
56 |
Phrasals |
drive into someone or something v.
|
(araçla) birine/bir şeye girmek |
|
57 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi püskürtmek |
|
58 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi defetmek |
|
59 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi kovmak |
|
60 |
Phrasals |
drive someone or something off v.
|
birini/bir şeyi geri püskürtmek |
|
61 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şeye) itmek |
|
62 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şeye) sevk etmek |
|
63 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şey) için harekete geçirmek |
|
64 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şeye) heveslendirmek |
|
65 |
Phrasals |
drive someone on (to something) v.
|
(bir şey) için motive etmek |
|
Colloquial |
|
66 |
Colloquial |
drive (one) to (do something) v.
|
(birini) bir şey yapmaya itmek |
|
67 |
Colloquial |
drive (one) to (do something) v.
|
(birini) bir şey yapmaya zorlamak |
|
Idioms |
|
68 |
Idioms |
could drive a truck through (something) [us] v.
|
(argümanın, anlaşmanın) çok boşlukları olmak |
|
69 |
Idioms |
could drive a truck through (something) [us] v.
|
(argümanın, anlaşmanın) açık/zayıf noktası çok olmak |
|
70 |
Idioms |
could drive a truck through (something) [us] v.
|
(argümanda, anlaşmada) at oynatacak noktalar olmak |
|
71 |
Idioms |
can drive a truck through (something) [us] v.
|
(argümanın, anlaşmanın) çok boşlukları olmak |
|
72 |
Idioms |
can drive a truck through (something) [us] v.
|
(argümanın, anlaşmanın) açık/zayıf noktası çok olmak |
|
73 |
Idioms |
can drive a truck through (something) [us] v.
|
(argümanda, anlaşmada) at oynatacak noktalar olmak |
|
74 |
Idioms |
drive a coach and horses through something v.
|
açık noktalarını bulup göstermek |
|
75 |
Idioms |
drive something into the ground v.
|
bir şeyi çok ileri götürmek |
|
76 |
Idioms |
drive something home v.
|
öneminin anlaşılmasını sağlamak |
|
77 |
Idioms |
drive something into the ground v.
|
(sözde/davranışta) ölçüyü aşmak |
|
78 |
Idioms |
drive a coach and horses through something v.
|
zayıf noktalarını bulup göstermek |
|
79 |
Idioms |
could drive a truck through (something) v.
|
(bir şeyi) kolaylıkla çürütebilmek |
|
80 |
Idioms |
could drive a truck through (something) v.
|
eksiklikleriyle kusurlarını ortaya çıkarabilmek |
|
|
81 |
Idioms |
could drive a truck through (something) v.
|
yanlışlıklarını ortaya serebilmek |
|
82 |
Idioms |
can drive a truck through something v.
|
(bir şeyi) kolaylıkla çürütebilmek |
|
83 |
Idioms |
can drive a truck through something v.
|
eksiklikleriyle kusurlarını ortaya çıkarabilmek |
|
84 |
Idioms |
can drive a truck through something v.
|
yanlışlıklarını ortaya serebilmek |
|
85 |
Idioms |
could drive a truck through (something) [us] v.
|
kusurları açıkça/apaçık ortada olmak |
|
86 |
Idioms |
could drive a truck through (something) [us] v.
|
kabak gibi ortada olmak/görünmek |
|
87 |
Idioms |
could drive a truck through (something) [us] v.
|
kusurlarını/yanlışlarını ortaya dökmek |
|
88 |
Idioms |
could drive a truck through (something) [us] v.
|
kusurlarını/yanlışlarını gözler önüne sermek |
|
89 |
Idioms |
drive something into the ground v.
|
bir şeyi yere/zemine çakmak |
|
90 |
Idioms |
drive something into the ground v.
|
bir şeyi yere/zemine sokmak |
|
91 |
Idioms |
drive a wedge between (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasını açmak |
|
92 |
Idioms |
drive a wedge between (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasına bariyer koymak |
|
93 |
Idioms |
drive a wedge between (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasına set koymak/çekmek |
|
94 |
Idioms |
drive a wedge between (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasını bozmak |
|
95 |
Idioms |
drive something home (to somebody) v.
|
(birinin) bir şeyin önemini anlamasını sağlamak |
|
96 |
Idioms |
drive something home (to somebody) v.
|
(birinin) bir şeyi iyice anlamasını sağlamak |
|
97 |
Idioms |
drive something home (to somebody) v.
|
(birine) bir şeyi iyice öğretmek |
|
98 |
Idioms |
drive something home (to somebody) v.
|
(birine) bir şeyi tekrar tekrar söylemek |
|
99 |
Idioms |
drive something home (to somebody) v.
|
(birine) bir şeyi vurgulamak |
|
100 |
Idioms |
drive something home (to somebody) v.
|
(birine) bir şeyi üzerine basa basa söylemek |
|
101 |
Idioms |
drive/hammer something home v.
|
(bir konunun iyice anlaşılması için) konunun tekrar üzerinden geçmek |
|
102 |
Idioms |
drive/hammer something home v.
|
tekrar tekrar söylemek |
|
103 |
Idioms |
drive/hammer something home v.
|
vurgulamak |
|
104 |
Idioms |
drive/hammer something home v.
|
üzerine basa basa söylemek |
|
105 |
Idioms |
take (something) for a drive v.
|
(bir şeyle) gezintiye çıkmak |
|
106 |
Idioms |
take (something) for a drive v.
|
(bir araçla) kısa bir sürüşe çıkmak |
|
107 |
Idioms |
take (something) for a drive v.
|
(bir aracı) biraz sürmek |
|
108 |
Idioms |
can drive a truck through something expr.
|
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) çok büyük açıkları/zayıf yönleri olması |
|
109 |
Idioms |
can drive a truck through something expr.
|
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) açıklarının/zayıflıklarının apaçık ortada olması |
|
110 |
Idioms |
can drive a truck through something expr.
|
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) açıklarının/zayıf yönlerinin kabak gibi ortada olması |
|